Eser Özetleri: Divan Edebiyatı Eser Özetleri

 

MERCİMEK AHMET (15. yy.)

Kabusname: Kâbusname, İran hükümdarlarından Keykavus’un oğlu Giylan Şah için kaleme aldığı Farsça bir nasihat kitabıdır. Keykavus, eserde, “siyaset, ahlak, hayat bilgisi, şiir ve musiki gibi alanlarda öğütlerde bulunmaktadır. Mercimek Ahmet, Kabusnâme’yi II.Murat’ın isteğiyle açık ve sade bir dille Farsçadan dilimize çevirmiştir. Bir siyasetname-nasihatname sayılabilecek bu eser didaktik özellikler göstermektedir. Mensur (düzyazı) biçiminde kaleme alınmıştır.

SİNAN PAŞA (15. yy.)

Tazarrunâme: Tasavvuf ve ahlak konularını anlatan mensur bir eserdir. Münacaat tarzındaki eser, süslü nesrin ilk büyük örneğidir.

Tezkiretü’l-Evliya: Ünlü mutasavvıfların hayatını anlatan mensur bir eserdir.

Maarifname: Öğütler içeren mensur bir eserdir.

ALİ ŞÎR NEVAİ (15. yy.)

Mecalisü’n-Nefais: Türk edebiyatının ilk şairler tezkiresidir. Çağatay Türkçesi ile yazılmış mensur bir eserdir. Semerkant’ta Hüseyin Baykara’ya sunululmuştur. Mukaddime ve yazarın meclis adını verdiği sekiz bölümden oluşan bu eser, Câmî ve Devletşah’ın eserlerinin benzeridir. Tezkirede şairler her mecliste kronolojik olarak sıralanmıştır.

Muhakemetü’l-Lügateyn: İki dilin karşılaştırılması anlamına gelir. Türkçenin Farsçadan üstün olduğunu ispatlamak amacıyla düz yazı biçiminde yazılmış önemli bir sözlüktür. Çağatay Türkçesiyle kaleme alınmıştır.

SEHİ BEY (16. yy.)

Heşt Behişt: Anadolu sahasında (Osmanlı Türkçesinde) yazılan ilk şairler tezkiresidir. Düz yazı biçiminde kaleme alınmıştır. Eser, sekiz bölümden oluşur ve “Sekiz Cennet” anlamına gelir. Eserde, 216 şairle ilgili bilgi verilmiş; şairleri alfabetik sıraya göre değil yaşadıkları döneme göre sınıflandırılmıştır. Sehi Bey, şiir yazan herkesi değil, gerçek şair olarak gördüklerini eserine almıştır. Eser, içerdiği bilgiler bakımından yetersiz ancak ilk olması sebebiyle değerlidir.

LATİFİ (16. yy.)

Latifi Tezkiresi: Osmanlı Türkçesiyle Anadolu’da yazılan ikinci tezkiredir. Mensur şeklinde yazılan bu eser sade dili, içerdiği bilgilerin doğru ve eleştirilerinin yerinde olması özellikleriyle benzer tezkirelerden daha değerli kabul edilir. Eser; mukaddime, (ön söz), fasıl (şairlerin tanıtıldığı üç bölüm) ve hatime (sonuç) olmak üzere üç bölümden oluşur.

SEYDİ ALİ REİS (16. yy.)

Miratü’l-Memalik: Türk edebiyatının ilk gezi yazısı örneği kabul edilir. Mensur bir eserdir. Seydi Ali Reis, Basra’daki donanmayı Mısır’a götürürken Portekizlilerin saldırısına uğrar, olumsuz hava şartları sebebiyle gemilerinin çoğunu kaybeder. Kara yoluyla Hindistan, Afganistan, Maveraünnehir, Horasan, İran ve Irak üzerinden yaklaşık dört yıl süren bir yolculuktan sonra İstanbul’a ulaşır. Kanuni, görevini başarıyla tamamlayamayan denizciye herhangi bir ceza vermez ama yaşadıklarını anlatması için bir eser yazmasını emreder. Seydi Ali Reis de “Memleketlerin Aynası” anlamına gelen “Mir’atü’l-Memalik” adlı seyahatnameyi yazar. Hindistan’dan İstabul’a uzanan maceralı bir yolculuğun izlenimlerini hikâye havasında ve şiirsel bir üslupla anlatan eser, orta nesir özelliği görülmektedir.

BABÜRŞAH (16. yy.)

Babürname: “Vekayiname” olarak da bilinen eser, Hindistan’daki Türk – Moğol devletinin kurucusu ve ilk hükümdarı olan Babürşah tarafından mensur biçimde yazılmıştır. Çağatay Türkçesi ile kaleme alılan bu eserde Babürşah, hayatının tüm yönlerini, siyasi ve askeri olayları, bireysel duygularını dile getirmiştir. Bu yönüyle Türk edebiyatının ilk anı kitabı özelliğini taşımaktadır.

EVLİYA ÇELEBİ (17. yy.)

Seyahatname: 
➣ Türk edebiyatında gezi türünün en ünlü ve en güzel örneği kabul edilir. 
➣ 10 ciltten oluşan bu mensur eserdir. Anadolu, Rumeli, Suriye, Hicaz, Mısır, Irak, Balkanlar, Macaristan, Bosna-Hersek, Girit, Kafkaslar, Rusya, Almanya gibi yerler hakkında bilgiler içerir.
➣ Eser, anlatılan yerin tarihî, coğrafî, sosyal, kültürel, dil, folklor özelliklerini aktarması bakımından önem taşır.
➣ Hem gezi hem hatıra türü kapsamında değerlendirilebilecek eserdir. Olay ve durumlar dikkatli bir gözlem sonucu aktarılmıştır. Eserde yer yer hikâye ve röportaj tekniğinden de yararlanılmıştır.
➣ Dönemin konuşma diliyle yazıldığı için orta nesir özelliği taşımaktadır.
➣ Evliye Çelebi, seyyah oluş hikâyesini Seyahatname’nin ön sözünde açıklar: 1630 yılında rüyasında Hz. Muhammed’in elini öperken heyecanlanarak “Şefaat ya Resulallah!” diyeceğine “Seyahat ya Resullalah!” der. Rüyasını dönemin ünlü şeyhlerinden birine yorumlatınca şeyh; Evliya Çelebi’ye “Hz. Muhammed tarafından kendisine seyahatin müjdelendiğini, bunun kendisi için hayırlı olacağını” belirtir. Bunun üzerine Evliya Çelebi yaklaşık 50 yıl süren seyahat dönemine başlar.

KÂTİP ÇELEBİ (17. yy.)

Keşfü’z-Zünûn: Arapça yazdığı bir bibliyografya kitabıdır. Eserde, on bin İslam yazarının yaklaşık 15 bin kitabını alfabetik sıraya göre tanıtmıştır. Yirmi yılda tamamlanan eser birçok dile çevrilmiştir. Mensur bir eserdir.

Cihannüma: Ülkeler coğrafyası niteliğinde olan bu eser için Prof. W. Boorthold, “Bu eser, Avrupan’nın coğrafyaya ait bilgisiyle Müslümanlarınkini bir araya getiren ilk tecrübedir.” demiştir. Mensur bir eserdir.

Fezleke: “Özet” anlamına gelen Fezleke, 1591-1654 yılları arasındaki önemli siyasi olayları anlatan bir tarih kitabıdır. Düz yazı biçiminde yazılmıştır.

Tuhfetü’l-Kibar: Denizcilik tarihimizdeki başarıları ve savaşları anlatan mensur bir eserdir. Tam adı “Tuhfetü’l-Kibar fi Esfâri’l- Bihar”dır.

Düstûrü’l Amel: Kurumlardaki malî bozuklukları, sorunları ve bütçe açığının çözümü için önerilerde bulunduğu mensur eserdir.

Mizanü’l-Hak: Doğruluk terazisi anlamına gelir. Dinî, ahlakî, hukuki ve sosyal sorunları ele alan bir eserdir.

Takvimü’t-Tevârih: Hz. Âdem’den 1648 yılına kadar yaşanan olayları kronolojik olarak anlatan eserdir.

Tuhfetü’l Ahyar: Arapça yazılan bu eser, bir çeşit genel kültür ansiklopedisidir.

NAİMA (17. yy.)

Naima Tarihi: 17. yüzyılın önemli vakanüvislerinden Naima tarafından yazılan mensur bir eserdir. Asıl adı “Ravzatü’l-Hüseyin fi Hulâsati’l-Ahbâr-i Hâfikîn” olan Naima Tarihi, hem edebiyat hem de tarih bakımından değerli bir eserdir. 1591-1659 yılları arasındaki vakaları kaydeden eser, olayları anlatmadaki tarafsızlığı, devlet idaresindeki bozuklukları ve bunların sebeplerini etraflıca tahlil ettiği için tarihî; üstün bir tasvir ve tahkiye yeteneği, renkli ve canlı anlatımıyla da edebî değer taşır.

PEÇEVİ İBRAHİM EFENDİ (17. yy.)

Peçevi Tarihi: Kanuni’nin tahta çıkışından 1640 yılına kadar geçen olayları anlatan mensur bir eserdir. Yazar, bu eseri ömrünün sonlarında Macaristan’da yazmıştır. Yazar, tarihî olayları tarafsız bir gözle ve sebep - sonuç ilişkisi içinde anlatmış; saraydaki çeşitli tip ve karakterleri tasvir ve tahlil etmiş; saray, konak ve kahve hayatını fıkra ve hikâyelerle süsleyerek anlatmıştır. Orta nesir diliyle yazılan eserde canlı ve doğal bir üslup kullanılmıştır.

YİRMİSEKİZ MEHMET ÇELEBİ (18. yy.)

Sefaretname: 1720’de Paris’e elçi sıfatıyla giden Mehmet Çelebi, orada yaklaşık bir yıl kalmıştır. Fransızların sosyal hayatını gözlemleme, kültür ve sanat kurumlarını inceleme fırsatını bulmuş, burada gördüklerini Sefaretnâme adlı eserinde anlatarak eserini padişaha sunmuştur. Eseri, 18. yy.da Osmanlı’nın Batı’ya, Avrupalıya nasıl baktığını göstermesi açısından önem taşıyan mensur bir eserdir.

MEVLANA CELALEDDİN RÛMİ (13. yy.)

Mesnevi: Din, ahlak ve tasavvuf konularını içeren 26 bin beyitlik didaktik bir mesnevidir. Farsça yazılan bu eser, dünyanın birçok diline çevrilmiştir.

Divan-ı Kebir: Tasavvufi aşkı konu edinen şiirlerinden oluşan ve “Şemsu’l-Hakâyık” olarak da bilinen eseridir.

Mektubat (Mektuplar): Selçuklu Devleti’nin hükümdarlarına, devrin ileri gelenlerine ve dostlarına yazdığı 145 mektubun bir araya getirilmesiyle oluşan mensur eseridir.

Fih-i Mafih: Tasavvufi sohbetlerinden oluşan eseridir.

Mecalis-i Seb’a: Mevlana’nın yedi vaazının bir araya getirilmesiyle oluşan eseridir.

ŞEYYAD HAMZA (13. yy.)

Yusuf u Züleyha: Kur’an’da geçen Hz. Yusuf hikâyesine dayanan 1529 beyitlik bir mesnevidir. Divan edebiyatında yazılan birçok Yusuf u Züleyha mesnevisinden ilk olma özelliği taşımaktadır.

GÜLŞEHRİ (14. yy.)

Mantıku’t-Tayr: “Kuş Dili” anlamına gelen eser mesnevi tarzında yazılmıştır. İranlı mutasavvıf şair Feridüddin Attar’ın (13. yy.) aynı adlı Farsça eserinin Türkçe çevirisidir. Sanatçı bu eseri bire bir çevirmemiş, başta Mevlana’nın Mesnevi’si olmak üzere başka kaynaklardan da eklemeler yapmış, eseri adeta yeniden yazmıştır. Tasavvufi, alegorik bir eser olup sekiz bin beyitten oluşur. Eserde çeşitli kuşların Hüthüt adlı kuşun önderliğinde, padişahları olan Simurg/Anka kuşunu aramaları anlatılır. Maceralı bir yolculuktan sonra kuşlardan yalnızca otuz tanesi Simurg’a ulaşır. Kuşlar yolun sonunda aradıkları Simurg’un aslında kendileri olduğu gerçeğini görürler. Bu da tasavvuftaki “vahdet-i vücut” anlayışının yansımasıdır. Sembolik olan eserde kuşlar insanları; Hüthüt aklı; Simurg ise Allah’ı sembolize eder. Eser, bu yönüyle alegorik nitelik gösterir.

ÂŞIK PAŞA (14. yy.)

Garibnâme:12 bin beyitten oluşan din, tasavvuf ve ahlak içerikli didaktik bir mesnevidir. Halka tasavvufu öğretmek amacıyla sade bir Türkçeyle yazılmıştır. Türk edebiyatındaki ilk büyük telif (çeviri olmayan, özgün) mesnevidir.

AHMEDİ (14. yy.)

İskendernâme: 10 bin beyitlik bir mesnevidir. Büyük İskender’in savaşlarını ve hayatını anlatır. Eserinin sonunda “ilk manzum Osmanlı tarihi” sayılabilecek 334 beyitlik bir Gazavatname eklemiştir.

Cemşid u Hurşid: Çin hükümdarı Cemşid ile Rum kayserinin kızı Hurşid arasındaki aşk hikâyesini anlatan 5 bin beyitlik mesnevidir.

HOCA MESUD (14. yy.)

Süheyl ü Nevbahar: 5000 beyitlik bir mesnevidir, 1350 yılında Farsçadan tercüme etmiştir. Eserde Yemen padişahının oğlu Süheyl ile Çin hükümdarının kızı Nevbahar arasındaki aşk macerasını ele almıştır.

ŞEYHÎ (15. yy.)

Harnâme: Çelebi Mehmet’te sunduğu 126 beyitlik bir mesnevidir. Aynı zamanda göz doktoru olan Şeyhî, Ankara’da Çelebi Mehmet’in gözünü tedavi etmiş, Çelebi Mehmet de buna karşılık olarak ona Tokuzlu köyünü tımar olarak vermiştir. Şeyhî, Tokuzlu köyüne giderken yolda tımarın eski sahiplerince soyulmuş, hakarete uğramıştır. Şeyhî, bunun üzerine şikâyetini padişaha anlatmak için bu mesneviyi yazmıştır.
➣ Eser, “Bir eşeğin boynuz umarken kulağından olması” ana fikrine dayanır.
➣ Edebiyatımızın hiciv ve fabl türündeki ilk eseridir.
➣ Olay örgüsü; bir eşeğin başından geçmiş gibi hikâye edildiği ve eşeğin dilinden aktarıldığı için fabl tarzında alegorik bir eserdir.
➣ “İnsanlar yaptıkları işin değeri kadar refaha layıktır.” görüşünü vurgulanır.
➣ İnce nüktelerle toplumsal eşitsizlikleri eleştirdiği için hiciv tarzında bir eserdir.

Hüsrev ü Şirin: 6944 beyitten oluşan eser, İranlı şair Genceli Nizami’nin aynı adı taşıyan mesnevisinin tercümesidir. Eserde İran hükümdarı Hürmüz’ün oğlu Hüsrev ile Ermeni meliki Mehin Banu’nun yeğeni Şirin arasındaki aşk hikâyesi anlatılır.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (15. yy.)

Vesiletü’n-Necat (Mevlit): Kelime anlamı “Kurtuluş Vesilesi, Kurtuluş Yolu” demek olan Vesiletü’n-Necat, Hz. Muhammet’in doğumunu ve hayatını anlattığı için halk arasında “Mevlit” olarak anılır. Türk edebiyatında yazılan en başarılı ve ilk özgün mevlittir. (Süleyman Çelebi’den önce Erzurumlu Mustafa Darir’in bu tarzda “Arapçadan çeviri” bir eseri de vardır.) Süleyman Çelebi, Bursada imamlık yaptığı sırada İran’dan gelen bir vaizin Hz. Muhammed ile diğer peygamberler arasında hiçbir fark olmadığını söylemesi üzerine bu eseri yazmıştır. Bu yönüyle eser, Hz. Muhammet’e duyulan derin sevgi ve saygının bir ifadesi niteliğindedir.

Altı bölümden oluşan, 770 beyitlik bir mesnevidir. Bölümleri şunlardır:

1. Münacat: (Allah’a yakarış) 4. Miraç: (Hz. Muhammet’in göğe yükselişi) 2. Veladet: (Peygamerin doğumu) 5. Rıhlet: ( Hz. Muhammet’in vefatı) 3. Risalet: (Hz. Muhammet’in peygamber
oluşu) 6. Dua

FUZULİ (16. yy.)

Leyla vü Mecnun: Leylâ ile Mecnun’un aşkları bir Arap efsanesine dayanır. Bu efsanede “Mecnun” mahlasıyla şiirler söyleyen Kays ibni Mülevvah adlı bir Arap şairiyle Leyli (Leylâ) adlı bir Arap kızın arasında geçen ve ayrılıkla sona eren hüzünlü bir aşk hikâyesi anlatılır. Birçok şair tarafından işlenmiş olan bu konuyu Fuzulî, mesnevi tarzında kaleme almıştır. Kendisinden önce ve sonra yazılan en güzel Leyla vü Mecnun mesnevisi kabul edilir. Eserde Mecnun’un Leyla’ya duyduğu beşeri aşk, daha sonra ilahi aşka dönüşür.

Şikâyetname: Kanuni tarafından kendisine vakıf gelirlerinden bağlanan 9 akçelik maaşı alamaması sonucu Nişancı Celalzâde Mustafa Çelebi’ye memurların yaptığı yolsuzlukları ve yedikleri rüşveti anlatan şikâyet tarzında bir mektuptur. Şair, eserinde sık sık secilere yer verir.

Beng ü Bade: Mesnevi tarzında yazılan eserde beng (afyon, esrar) ile bade (şarap) arasındaki konuşma ve tartışmalardan oluşan alegorik tasavvufi bir eserdir.

Sohbetü’l-Esmar: Mesnevi tarzında yazılan eserde, bir bahçedeki meyvelerin arasında geçen üstünlük tartışması alegorik (sembolik) bir dille anlatılır

Sakinâme (Heft Cam): Mesnevi tarzında olan eserde, bir içki ve musiki toplantısında şairin değişik musiki aletleriyle konuşması işlenir, Farsça yazılmıştır.

Hadîkatü’s-Süedâ: Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehit edişlini anlatan mensur bir eserdir.

Su Kasidesi: Hz. Muhammed’i anlatan naat türündeki eser, kaside nazım biçimiyle yazılmıştır. Redifi oluşturan “su”, Hz. Muhammet’i sembolize etmektedir.

NEF’İ (17. yy.)

Siham-ı Kaza (Kader Okları): Kaside nazım biçimiyle yazılan eser, Türk edebiyatında hiciv türünün en güzel örneklerindendir. Nef’i, eserinde nükteli hicivlerinin yanında sövgü derecesine varan şiirlere de yer vermiştir.

NÂBÎ (17. yy.)

Hayriyye: Oğlu Ebu’l-Hayr Mehmet için yazdığı öğütleri içeren didaktik bir mesnevidir. Pendname (nasihat) tarzındaki eser hikemi tarzın en güzel örneklerindendir. Eser, döneminin toplumsal şartlarını da yansıtmayı başaran sosyal hicviye örneğidir.

Hayrâbâd: Ferüdüddin Attar’ın “İlahiname” adlı eserinden çeviri olup âşıkane konulu bir mesnevidir.

Surnâme: IV. Mehmet’in şehzadelerinin sünnet düğününü anlatan bir mesnevidir.

Tuhfetü’l-Harameyn: Hac yolculuğunda edindiği izlenimleri anlatan seyahatname tarzında mensur bir eserdir.

ŞEYH GALİP (18. yy.)

Hüsn ü Aşk: Mesnevi tarzında yazılan eser, 2101 beyitten oluşur. Hayaller üzerine kurulu, ilahi aşkı anlatan tasavvufi, alegorik bir aşk hikâyesidir. Eser, Hüsn ile Aşk arasında geçen beşeri bir aşk hikâyesi gibi görünse de tasavvuf yoluna giren ve Allah’a ulaşmak isteyen Hüsn adında bir dervişin macerasını anlatır. Müridi temsil eden Aşk, tüm engelleri aşarak Hüsn’e yani Allah sevgisine kavuşur. Eserdeki kahramanlar birer semboldür. Buna göre eserdeki semboller ve ifade ettikleri kavramlar şöyledir:

Hüsn: Allah’ın kusursuz güzelliği (cemal-i mutlak)
Aşk: Allah sevgisine ulaşmak isteyen derviş (salik, yolcu)
Molla-yı Cünun, Sühan: Dervişlere ders veren kâmil insan, mürşit
Mekteb-i Edep: Dergâh (tekke)
Diyar-ı Kalp: İnsanın kalbi
Ben-i Muhabbet Kabilesi: Tasavvuf inancını seçenler
Yoldaki akrep, cadı, gulyabaniler: Dervişin gönlünü Allah sevgisiyle doldurmasına engel olan kötü istekler
Gayret: Sabır ve çaba
Hoş-rüba: Nefis

KEÇECİZADE İZZET MOLLA (19. yy.)

Mihnet-Keşan: İzzet Molla’nın Keşan’a sürgün edilişini, oraya giderken yolda gördüklerini, sürgünde çektiği sıkıntıları, başından geçenleri, “nükte, mizah ve hiciv” havası içinde anlattığı uzun bir mesnevidir. Eser sanatçının mahalli hayata ait manzara ve tipleri tasvir ve hikâye etme gücünü göstermesi bakımından önemlidir.