Köktürk Tarihi
Bugünkü bilgilerimize göre tarihte Türk adıyla kurulan ilk Türk devleti olan Köktürkler, 552 yılında bağımsızlıklarını ilan etmişler, kısa sürede bölgenin güçlü ülkelerinden biri olmuşlardır. Bu devletin ismi olan Köktürk, bu zamandan kalan yazıtlarda sadece bir yerde geçmektedir.
Kağanlığın kurucusu Bumin Kağan, II Kağan unvanını alır. Köktürk yazıtlarında Bumin Kağan olarak geçen kağanın adı Çin kaynaklarında Tumen'dir. Kağanlığın kuruluşundan sonra önce Bumin Kağan'ın, 553 yılında ise oğlu Kara Kağan'ın vefat etmesiyle Bumin Kağan'ın diğer oğlu Mukan, Kağan olmuş ve onun zamanında Köktürkler iyice güçlenmiştir. Köktürk Kağanlığı Mukan Kağan zamanında doğuda Kore'ye, batıda Karadeniz'e kadar yaşayan halkları ve kuzeydeki Kırgız Türklerini kendisine bağlar ve devletin sınırlarını genişletir. Mukan Kağan zamanında Ak Hun (Eftalit) Devleti'ni de ortadan kaldıran (557) Köktürkler, Batı Türkistan'ı tamamen ele geçirirler ve İpek Yoluna hakim olurlar. Sınırları gittikçe genişleyen Kağanlık, yönetimi kolaylaştırmak için doğu ve batı olarak tanzim edilmiştir. Doğuda Mukan Kağan askeri ve siyasi faaliyetlerine devam etmiş, başkent Ötüken ve civarında (bugünkü Moğolistan) hükümranlık sergilemiştir. Devletin batı tarafında ise Bumin Kağan'ın kardeşi İstemi Yabgu, İpek Yolu üzerinde egemenlik kurarak bölgedeki Sasani Devleti ile mücadele etmiştir.572 yılında vefat eden Mukan Kağan'dan sonra tahta kardeşi
Taspar Kağan geçmiştir. Taspar Kağan da Çin ile mücadeleye devam etmekle
birlikte, Çin ile dini / kültürel teması göz ardı etmemiştir. Bu temasın
sonucunda Taspar Kağan'ın Budizm ile ilgilendigi ve Ötüken'e bir Budist tapınak
yaptırdığı, Nirvana Sutra adlı Budist metni Türkçeye çevirttiği tahmin
edilmekte, Türklerin Budizm ile ilk temaslarından birinin bu zamanda gerçekleştiği
düşünülmektedir. Taspar Kağan'ın vefatından sonra ülkede baş gösteren iç
çekişmeler sonucunda Köktürk Kağanlığının batısını idare eden İstemi Yabgu'nun
oğlu Tardu, bağımsızlığını ilan etmiş, böylece Köktürk Devleti doğu ve batı
olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Doğu Köktürk Kağanlığının başına Işbara Kağan,
Batı Köktürk Kağanlığının başına ise Tardu geçmiştir.
Doğu Köktürk Kağanlığı, Işbara Kağan zamanında zayıflamaya
ve gerilemeye başlamıştır. İşbara Kağan'ın ölümünden sonra tahta çıkan Tulan
Kağan (588-600) kağanlığı toparlamaya, Doğu ve Batı Köktürk Kağanlıkları
arasındaki ilişkiyi düzeltmeye çabalasa da Kağanlık daha da güçsüz hale
gelmiştir. Doğu Köktürk Kağanlığının son kağanı olan II Kağan (621-630)
zamanında bir taraftan Çin entrikaları, diger taraftan da ülkede beliren
ekonomik güçlükler, ağır kış koşulları ve iç isyanlar sonucunda II Kağan
tutuklanarak Çin'in başkentine götürülmüş ve böylece Doğu Köktürk Kağanlığı,
630 yılında Çin'in egemenliğini kabul ederek ortadan kalkmıştır.
576 yılında İstemi Kağan'ın ölümünden sonra bağımsızlığını
ilan eden Batı Köktürkler (582-659), kağanlıklarının ilk yıllarında bir
taraftan Doğu Köktürkler ile mücadele etmişler, diğer taraftan da İstemi
Kağan'ın dış politikası doğrultusunda ülkenin sınırlarını genişletmişlerdir.
Batı Köktürklerin ilk kağanı Tardu (582- 603) zamanında Çin'e karşı üstünlük
elde edilmiş olsa da Çin'in entrikaları ile ayaklanan Tölesler'den kaçmak
zorunda kalmış, 603 yılımda Tuyühunlar'a sığınmıştır.
Tardu'dan sonra gelen kağanlar da büyük bir başarı elde
edememişlerdir. 651 yılında tahta çıkan son Batı Köktürk kağanı Aşina Holu,
659'da Çin'e esir düştükten sonra Batı Köktürkler de Çin'in hakimiyetini kabul
etmişlerdir. Böylece Doğu ve Batı Köktürk Kağanlığına bağlı Türkler, Çin
hakimiyeti altında yaşamaya başlamışlardır.
Köktürkler Çin hakimiyetinden kurtulmak için birçok
teşebbüste bulunmuşlar, ancak başarılı olamamışlardır. 681 yılının sonlarında
Kutlug şad ve yanındakiler tekrar isyan etmişler, Çogay dağlarının kuzey
eteklerine gelmişler, Togla ırmağının yakınlarında Dokuz Oğuzları yenerek
tekrar Ötüken'e hâkim olmuşlardır. Böylece 682 yılında devleti tekrar kuran
Kutlug Şad, Çin'e tutsak olan Türkleri devletin çatısı altına toplamış ve
İlteriş Kağan unvanını almıştır. Yardımcısı Bilge Tonyukuk, devletin
kurulmasında ve daha sonra izlenen siyasi ve askeri politikalarda her zaman
İlteriş Kağan'ın yanında olmuş. Türk Kağanlığının yeniden tesis edilmesine
büyük katkı sağlamıştır.
İlteriş Kağan'ın 692 yılında ölümünden sonra, oğulları Bilge
ve Köl Tigin'in yaşları küçük olduğu için kardeşi Kapgan Kağan tahta çıkmış,
Kapgan Kağan zamanında Türk birliği sağlanmış, ülkenin sınırları epey
genişlemiştir.
692 yılında tahta çıkan Kapgan Kağan, 716 yılında Bayırkular
ile yapılan savaşta tuzağa düşürülerek öldürülür. Kapgan Kağan'ın ölümünden
sonra oglu Ini II, kağanlığını ilan etse de yaşları küçük olduğu için daha önce
Kağan olamamış olan Bilge Kağan ve Köl Tigin, Ini Il Kağan'ı tahttan
indirirler. Böylece Bilge Kağan 716 yılında Köktürk Kağanı, kardeşi Köl Tigin
ise komutan olur. 731 yılında Köl Tigin'in vefat etmesi ile büyük acılar
yaşayan Bilge Kağan, Çin'den getirttiği sanatkarların da yardımıyla kardeşi Köl
Tigin için büyük bir bark içinde yazıt diktirir. 734 yılında Bilge Kağan da
vefat eder ve bu defa oğlu Tengri Kağan, babası Bilge Kağan için benzer bir
yazıt diktirir.
Köl Tigin ve Bilge Kağan'dan sonra Köktürk Kağanlığı, ülkede
baş gösteren iç isyanlar sonucunda zayıflar. Köktürk Kağanlığına bağlı yaşayan
Uygur, Karluk ve Yağmalar, 744 yılında çıkardıkları isyan ile Köktürk
Kağanlığına son verirler.
Köktürk Edebiyatı
Türk dilinin bilinen ilk metinleri, Köktürk Kağanlığının
ikinci döneminden ve çoğunlukla 8. yüzyıldan kalmadır.
Hunlar zamanında ve Köktürk Kağanlığının birinci döneminde
Türk dili ile yazılmış bir metnin varlığı bugün için muğlaktır. Öte yandan
Köktürk Kağanlığının ikinci döneminden kalan yazıtların dili, Türk yazı dilinin
gelişmişliğini ve böylece Türk dilinin Hunlar ve Köktürk Kağanlığının birinci
döneminde de yazı dili olarak kullanılmış olabileceğini göstermektedir.
Hunlar Döneminde Türkçe
Hunlar zamanından kalan bir Türkçe metin olmamakla birlikte
Çin yıllıklarındaki Hunca kaydıyla verilen kişi, unvan ve yer adları Türk
dilinin kayda geçirilmiş ilk örneklerinden kabul edilebilir. Çin yıllıklarında
Hunca kaydıyla geçen sözcüklerden bazıları şunlardır: çeng-li "gök"
(Köktürkçede tengri), ku-tu "ogul" (Köktürkçede kut), yen-çi/yem-çi
"hükümdar eşi" (Köktürkçede ebçi), tieh-fah "demir"
(Köktürkçede temir), wo-lu-to "karargah" (Köktürkçede ordu).
Çin yıllıklarında Hunların dışında Tabgaç dönemine (M.S.
338-557) ait bazı Türkçe sözcükler de geçmektedir: pi-te- çen
"yazıcı" (Köktürkçede bitigçi), hu-la-çen "süvari"
(Köktürkçede atlıg), teu-lu "töre" (Köktürkçede törü).
Çin yıllıklarında M.S. 329'da geçen bir olayı anlatan Hunca
iki cümle ise “sü:ke talıkan bugukgı tutan” "(Düşman)
ordusunu çıkartın, liderini yakalayın" şeklinde anlamlandırılabilir.
Birinci Köktürk Kağanlığı Döneminde Türkçe
Bugüne kadar Köktürk Kağanlığı'nın birinci döneminde (552-630)
Türk dili ile kaydedilmiş herhangi bir metne ulaşılamamıştır. Bununla birlikte,
Türk yazı dilinin o dönemde de var olduğunu gösteren bazı kayıtlar şunlardır:
İstemi Yabgu'nun 567 yılında İstanbul'a elçilik heyeti
gönderdiği ve bu heyetin Bizans imparatoruna mektup götürdüğü Bizans
kaynaklarında kayıtlıdır. "İskit harfleriyle" yazıldığı belirtilen bu
mektup, eğer Türkçe ise, Türklerin 6. yüzyılda Birinci Köktürk Kağanlığı
döneminde en azından resmi yazışmalarda Türkçeyi kullandıklarım göstermektedir.
Köktürk Kağanlığı'nın birinci dönemine ait yazınsal
faaliyetler içerisinde en önemli olanı, 582 yılında Taspar Kağan zamanında
dikilmiş olan Bugut yazıtıdır. Bugut yazıtı Sogdca ve Sanskritçe metinlerden
oluşmaktadır. Yazıtın üç tarafı Soğdca, bir tarafı ise Sanskritçedir. Başka bir
ifadeyle yazıt, Türk diliyle kaleme alınmamıştır.
Yine bu dönemde Budizm'den etkilenen Köktürklerin Budist
öğretiye ait eserleri Türkçeye çevirdikleri ya da çevirttikleri bilinmektedir.
Taspar Kağan zamanında, 575 yılında Nirvana Sutra adlı metnin de Türk diline
çevrildiği bilinmektedir.
Türk Runik Harfli Yazıtlar
Türkler, 7. yüzyıldan 12.-13. yüzyıllara kadar
"runik" alfabe ile çok sayıda yazıt dikmiştir. Bu alfabe.
İskandinavya'da kullanılan alfabeye benzerliğinden dolayı, yazıtları çözen ve
okuyan kişi olan W. Thomsen tarafından "runik" olarak adlandırılmış,
daha sonra "runik alfabe" adı yaygınlaşmıştır.
Türk runik harfli yazıtlar; Moğolistan, Türkistan, Sibirya
ve Doğu Avrupa coğrafyasına yayılmıştır. Türklerden kalan yazıtların bir kısmı,
bizzat devleti yönetenler tarafından diktirilen daha hacimli ve heybetli, bir
kısmı ise alfabenin Türk milleti arasında yaygınlık kazanmasıyla yazılmış daha
küçük yazıtlardır. Daha çok "didaktik" olan hacimli yazıtların hem
şeklen hem de içerik bakımından diğer küçük yazıtlardan farklı olduğu
görülmektedir.
Türk runik harfli yazıtlar arasında bilhassa Köktürk ve
Uygur Kağanlığı yazıtlarından bazıları, iç duvarlarına resimler çizilmiş ve
dışına heykeller dikilmiş bir bark içinde yer almaktadır.
Yazıtlarda, yazı yazma eylemi, yazılan malzemelerin adları
ve yazıtların yazılış amaçları biti, ur- ve toki gibi Türkçe sözcüklerle ifade
edilmiştir. Yazıtlarda Türk runik harfli metinler için bitig taş ve böngü taş
adlarının kullanıldığı görülmektedir.
Runik yazıtlar, ait oldukları yer ve siyasi teşekküle göre
dört grupta toplanabilir:
- Köktürk Kağanlığı Yazıtları,
- Uygur Kağanlığı Yazıtları,
- Yenisey Yazıtları,
- Diğer Yazıtlar
Köktürk Kağanlığı Yazıtları
Köktürkçenin en önemli eserleri olan Bilge Kağan ve Köl
Tigin Yazıtı, Moğolistan'daki Orhun Irmağı'nın yakınında bulunmaktadır.
Üçüncü önemli yazıt olan Tonyukuk Yazıtı ise Ulan-Bator'un yaklaşık 40 km
doğusunda Bayan Tsokto adı verilen bölgededir. Diğer eski Türk runik harfli
metinler de Moğolistan'ın Arhangai, Bulgan, Dundgovi, Töv, Hövsgöl
vilayetlerinde bulunmaktadır. Köktürk Kağanlığı'nın ikinci döneminden kalan
Köktürk Yazıtları şunlardır:
Çoyr Yazıtı (687-692): Adını bulunduğu Çoyr
bölgesinden alan yazıt, bugünkü bilgilerimiz ışığında en eski Türk yazıtıdır.
Yazıtta bir Köktürk erinin İlteriş Kağan'a katılması anlatılır.
Hoytu Tamir Yazıtları: Moğolistan'da Tamir Irmağının
kuzeyinde bulunan kayalara fırça ve boya ile yazılmış olan Hoytu Tamir
yazıtları 34 parçadan oluşmaktadır.
Ongin (Isbara Tamgan Tarkan) Yazıtı (719-720): Bilge
Işbara Tamgan Tarkan ve babası İl İtmiş Yabgu'nun, İlteriş Kağan ve Bilge Kağan
dönemlerinde yaptıkları hizmetlerin ve savaşların anlatıldığı yazıt 19
satırdır.
Köl İç Çor (İhe-Hüşötü) Yazıtı (720-725):
Mogolistan'ın Töv eyaletinde bulunan yazıt 29 satırdan oluşur. Tarduş Lideri
Köl İç Çor'un mücadelerini anlatmaktadır.
İhe-Aşete (Altun Tamgan Tarkan) Yazıtı (724): Altun
Tamgan Tarkan yazıtı adıyla da anılan İhe-Aşete yazıtı, 10 satırdan
oluimaktadır. Altun Tamgan Tarkan adına dikilmiştir.
Tonyukuk Yazıtı: Köktürk Kağanlığı’nın bilge veziri
Tonyukuk'a ait yazıtın hangi yıllarda dikildiği kesin olarak bilinmemektedir.
Tonyukuk yazıtı, kimi araştırmacılara göre 720-726 yılları arasında, kimi
araştırmacılara göre ise 732-734 yılları arasında dikilmiştir.
Tonyukuk yazıtını diktiren Tonyukuk'un kendisidir. Yazıt
metninin sahibi de Tonyukuk'tur. Çin'de doğan, Köktürklerin 682 yılında İlteriş
Kağan önderliğinde başarıya ulaşan isyanda önemli bir görev yüklenen, İlteriş
Kağan zamanında vezir ve başkomutan olan Tonyukuk, Türk kültürünün ilk
düşünürlerindendir. Tonyukuk aynı zamanda Türk hatıra edebiyatının ilk
temsilcisi ve ilk Türk tarihçisidir.
Tonyukuk yazıtı iki taştan oluşmaktadır. Bu iki taşta toplam
62 satır bulunmaktadır. Tonyukuk yazıtında Türk milletinin Çin'e başkaldırarak
esaretten kurtuluşu, Oğuz, Kırgız, Türgiş ve Çinlilerle yapılan savaşlar ile
Tonyukuk'un milleti için yaptığı hizmetler anlatılır.
Yazıtta Türk milletine önemli öğütler de verilmektedir.
Tonyukuk, 682 yılındaki isyandan başlayarak vefatına kadar devlet yönetimindeki
faaliyetlerini atasözleri ya da veciz sözlerle oldukça canlı ve akıcı bir
şekilde dile getirmiştir. Tonyukuk bütün yazıtta bizzat rol aldığı olayları anlatmıştır.
Köl Tigin Yazıtı: Köl Tigin, 682 yılında devleti
tekrar dirilten İlteriş Kağan'ın oğlu ve Bilge Kağan'ın kardeşidir. 27 Şubat
731 tarihinde vefat etmiş, kardeşi Bilge Kağan 21 Ağustos 732 tarihinde Köl
Tigin yazıtını diktirmiştir. Köl Tigin yazıtının yazarı Bilge Kağan, yazıcısı
ise yeğenleri Yollug Tigin’dir. Yüksekliği dört metreye yaklaşan Köl Tigin
yazıtının üç yüzü Türkçe, diğer yüzü Çincedir. Bir kaplumbağa kaidesi üzerine
oturtulan yazıt 71 satırdan oluşmaktadır.
Köktürk devletinin birinci dönemindeki ihtişamlı günlerin,
devletin tekrar dirildiği zamana ait olayların ve Köl Tigin zamanındaki
kahramanlıkların anlatıldığı Köl Tigin yazıtı, Türk edebiyatının sanatkârane
üslûpla yazılmış ilk eseri olarak kabul edilmektedir. Köl Tigin ve Bilge Kağan
yazıtları, Türk hitabet dilinin en güzel örneklerindendir. Köl Tigin yazıtı,
aliterasyonlu ifadeleri, atasözleri, açık ve etkileyici dili ile hem çağının
hem de Türk edebiyatının en seçkin örneklerinden biridir.
Bilge Kağan yazıtı: Bilge Kağan'ın ölümünden sonra 24 Eylül
735 tarihinde oğlu Teņri Kağan tarafından diktirilen Bilge Kağan yazıtında
anlatılan olaylar ile Köl Tigin anıtındaki olaylar hemen hemen aynıdır. Bilge
Kağan yazıtında fazladan Köl Tigin'in vefatından sonraki olaylar yer
almaktadır. Bilge Kağan yazıtı, kardeşinin yazıtına göre daha fazla yıpranmış
vaziyettedir. Yazıtın batı yüzünde yer alan, okunabilen altı satırlık kısmın,
metnin yazarı Tegri Kağan'a ait olduğu tahmin edilmektedir. Yazıtın bu
yerindeki ifadelerin oldukça hüzünlü olduğu; bu anlamda Tenri Kağan'ın
babasının ölümünden sonraki duygularını ifade ettiği anlaşılmaktadır.
İhe-Nur Yazıtı: İhe-Nur yazıtı 6 satırlık küçük bir
yazıttır. 730 civarında dikildiği tahmin edilmektedir.
Hangiday Yazıtı: Moğolistan'daki Hangiday kayası üzerine
yazılmış 4 satırlık bir yazıttır.
Ötüken Uygur Kağanlığı Yazıtları
Köktürk yazıtlarında Tokuz Oguz olarak adlandırılan
Uygurların, Karluk, Yagma ve Basmıl Türkleriyle ittifakından sonra Köktürk
Kağanlığına son vermesiyle aynı bölgede Bozkır Uygur Kağanlığı ya da Ötüken
Uygur Kağanlığı olarak adlandırılan yeni bir devlet kurulmuştur. Uygurlar da
Köktürkler gibi bugünkü Moğolistan bozkırında taş ya da kayalar üzerine runik
harflerle yazıt dikmişlerdir. Uygur Kağanlığının Kırgızlar tarafından yıkıldığı
840 yılına kadar dikilmiş yazıtlar şunlardır:
Terh (Taryat) Yazıtı: Adını yakınında bulunduğu
ırmaktan alan yazıt dört parçadan oluşmaktadır. Ötüken Uygur Kağanlığı (M.S.
745-840) döneminde 753 yılında II İtmiş Bilge Kağan (Moyun Çor) tarafından
diktirilmiş olan yazıtta, Moyun Çor ile babası Kül Bilge'nin savaşları
anlatılmaktadır. Bazı satırları Şine-Usu yazıtı ile aynıdır. Yazıtın yazıcısı
Bilge Kutlug Tarkan Serjün dür.
Tes Yazıtı: Tes nehrinin yukarı kısmında bulunan Tes
yazıtı, 750 yılında ikinci Uygur kağanı “Tergride Bolmış İl İtmiş Bilge Kağan /
Moyun Çor2 tarafından diktirilmiştir. 22 satırlık yazıtta Uygurların
atalarından bahsedilir.
Şine-Usu Yazıtı: Moğolistan'ın Şine-Usu vadisinde bulunan
yazıt, 760 yılında “Tenride Bolmış İl İtmiş Bilge Kağan (Moyun Çor)” adına
diktirilmiştir. Uygur yazıtlarının en büyüğü olan yazıt, 51 satırdan oluşur ve
bazı satırları Taryat yazıtı ile aynıdır. Şine-Usu yazıtında 740-759 yılları
arasındaki özellikle Uygurların Köktürklerle yaptıkları savaşlar, Karluklarla,
Sekiz Oğuzlarla, Dokuz Tatarlarla, Kırgızlarla, Çikler ve Basmıllarla
yaptıkları mücadeleler ve Uygur kağanlığının kuruluşu anlatılmaktadır.
Somon-Sevrey Yazıtı: Moğolistan'ın Somon-Sevrey
mevkiinde bulunan yazıtta Bögü Kağan'ın 762'de Çin'e yaptığı seferlerden
bahsedilir. Yazıtta 7 satırın yanı sıra 7 satırlık Soğdca bir metin daha
vardır.
Suci Yazıtı: Boyla Kutlug Yargan adına
diktirilmiştir. Yazıtın tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, Terh, Şine-Usu
yazıtları gibi Uygur Kağanlığı dönemine ait olduğu düşünülmektedir.
Karabalgasun Yazıtları: Uygurların başkenti
Karabalgasun civarında bulunan ve üç parçadan oluşan Karabalgasun yazıtlarından
Birinci Karabalgasun olarak adlandırılan yazıt, 5 satırdan oluşur. İkinci
Karabalgasun yazıtı 12 satırdan oluşur. Aynı bölgede bulunan Üçüncü
Karabalgasun yazıtı tahminen 810 yıllarında dikilmiştir. 9 parça halinde olan
yazıtta Türkçenin yanı sıra Sogdca ve Çince metinler de vardır.
Ar Hanan (Ar Hanin) Yazıtı: Adını Moğolistan'da
bulunduğu dağdan alan yazıt, üç parça hâlindedir. Yazıtta toplam 140 harf
bulunmaktadır.
Bunlar dışında Uygur Kağanlığından kalan ve Gürbelçin Yazıtı,
Somon-Tes Yazıtı ve Mutrın Temdeg Yazıtı olarak bilinen üç yazıt
daha vardır.
Yenisey Yazıtları
Yenisey yazıtları, adını Güney Sibirya'da bugünkü Hakas ve
Tuva Cumhuriyetleri içinde kalan Yenisey nehrinden alır. Bu yazıtların sayıları
150'yi bulmaktadır.
Yenisey yazıtlarının Kırgızlara ait olduğu düşünülmektedir.
Ancak bazı yazıtlardaki ifadelerden, farklı Türk boylarına ait yazıtların da
olduğu sonucu çıkmaktadır.
Bu yazıtlarda kullanılan eski Türk runik alfabesinin yazılış
şekillerinden ve yazının standart bir biçim taşımamasından dolayı, yazıtların
tarihi de tartışılır olmuştur. Kimi araştırmacılar, Yenisey yazıtlarındaki
alfabenin daha ilkel olduğu düşüncesindedir. Bu nedenle kimileri Yenisey
yazıtlarının, Orhun bölgesinde yazılan diğer yazıtlardan daha önce, yaklaşık 6.
veya 7. yüzyılda yazılmış olabileceğini düşünürken, kimileri Yenisey
yazıtlarını 9. yüzyıla tarihlendirmektedir.
Diğer yazıtlar
Yukarıdaki tasnifte yer alan ve belli bir karakter
taşıdıkları için aynı grupta değerlendirilen yazıtların dışında başka yazıtlar
da vardır. Bunlar Moğolistan'da bulunan ve hangi dönemde yazıldığı bilinmeyen Moğolistan
yazıtları; kimi araştırmacılarca Kırgızlara, kimi araştırmacılarca
Türgişlere ait olduğu düşünülen Talas yazıtları ile Kazakistan ve Özbekistan'daki
yazıtlar; Dağlık Altay Cumhuriyeti yazıtları; Kuzey Kafkasya yazıtları; Kırım,
Balkanlar ve Macaristan'da bulunan yazıtlar olarak sıralanabilir.
Yazıtların sözvarlığı ve edebi değeri
Türk runik harfli metinlerin büyük bir kısmı devleti yöneten
kağanlar ya da yönetici sınıf tarafından diktirildiği için genellikle siyasi ve
askeri konularla ilgili sözcükleri ihtiva etmektedir. Yazıtlarda bu kavram
alanlarıyla ilgili süyüs- "savaşmak", akır "akın etmek,
saldırmak", sanç- "batırmak", süle- "ordu sevk etmek",
taşık- "isyan etmek", içik "tabi olmak" vb. pek çok kelime
vardır. Yazıtlarda, bunu dışında tabiat, hayvanlar, renkler, akrabalık,
sayılar, sosyal yaşam ve manevi hayatla ilgili çok sayıda sözcük yer
almaktadır.
Köktürkçenin sözvarlığı ve edebi boyutu incelendiğinde,
soyut kavramlardaki zenginlik, eş anlamlılık, çokanlamlılık, ileri ögeler,
anlatıma güç katan söz sanatları, biçem ve anlatım özellikleri göze
çarpmaktadır.
İkilemeler: İkilemeler, eş/yakın ya da karşıt anlamlı
kelimelerin birlikte kullanılmasıdır. İkilemeler, anlatımın daha güçlü, daha
güzel ve etkili olmasını sağlamaktadır. Örneğin; açsık tosık "açlık
tokluk"; iş küç "iş güç, hizmet"; yabız yablak "kötü".
Koşutluklar: Bengü taşlarda verilen örneklere göre
koşutluk iki şekilde kullanılmıştır. Koşutluk, eşit ögeli birimlerle ya da
birleşik sıra cümleler ile sağlanmaktadır. Yazıtların dilindeki bu hususlar,
yazıtların anlatımını güzelleştirmektedir. Örneğin; kağanı alp ermiş, ayguçısı
bilge ermiş "Hakanı alp imiş, sözcüsü akıllı bilgili imiş".
Deyimler: Köktürk Türkçesinde başlıgıg yüküntür-
"başlıya baş eğdirmek"; közi kaşı yablak bol- "gözü, kaşı kötü
olmak; üzüntüden perişan olmak" vb. pek çok deyim bulunmakta ve bunlar
anlatımı zenginleştirmektedir.
Benzetmeler: Köktürk Türkçesinde, yagımız tegre oçuk teg erti, biz aş teg ertimiz "Düşmanlarımız çevremizde ocak gibi idi, biz de ortadaki aş gibiydik" cümlesinde olduğu gibi, benzetmeler de sıklıkla kullanılmaktadır.